HivePedia
HivePedia
Öğrenmenin sonu yok
Kaynağı tecrübe olan bilgi, yaşamın, uygarlığın ve başarının en önemli unsurudur. Biz de yaptığımız işte en iyiye ulaşmak için her zaman bilimin ışığında ilerliyoruz.
Bu yolculukta güncel tuttuğumuz araştırmalarımızın ve tecrübelerimizin sonuçlarını tüm şeffaflığıyla sizlerle paylaşmak için arıların dünyası ile ilgili en doğru ve güncel bilgileri bu sayfada topladık!
Bal deyip geçmiyoruz!
Balın doğallık ve kalite işaretlerini öğrenmek ister misiniz?
Ham Bal
Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’ne göre en fazla 40 dereceye kadar ısıl işlem görmüş bala ham bal denir. Ham bal, yüksek ısıl işlem görmediği için besin değerlerini ve kalitesini korur.
Kristalize Bal
Balın en doğal süreçlerinden biri olan kristalizasyon, balın kendiliğinden içerdiği glikoz şekerinin zamanla sudan ayrılması ve küçük kristaller halinde çökmesidir. Kristalize olma süreci başlıca olarak arının hangi çiçekten nektar aldığı ile ilgilidir ve baldan bala değişiklik gösterebilir. Balın kristalleşmiş olması onun gerçek bir çiçek balı olduğunun ve ısıl işlem görmediğinin en başlıca kanıtlarından biridir.
HMF (Hidroksimetil Furfural)
Bal gibi tatlı ürünlerde yanlış sıcaklıklarda depolama veya uygun olmayan sıcaklıklarda ısıl işlem uygulamalarının sonucu olarak oluşur. Yapılan araştırmalar, yüksek HMF değerinin insan vücudunda toksik etkilere neden olduğunu göstermiştir. Bu nedenle düşük HMF, özellikle balda hamlık ölçüsüdür.
Prolin Değeri:
Bal denildiğinde adını sıkça duyduğumuz prolin aslında vücudumuzdaki proteinlerin yapısını oluşturan 20 temel amino asitten ve dokuları bir arada tutan kolajenin başlıca bileşenlerinden biridir. Balın savaşlarda yaralara sürülmesinin ana nedeni prolin amino asidinin yaraların daha hızlı iyileşmesini sağlıyor olmasıdır. Bu amino asit bala sadece arılar tarafından sentezlenebilir ve bu nedenle yüksek prolin değeri balın katkısız (şeker veya şurupla besleme yapılmadığının) olduğunun göstergesidir.
Diastaz Aktivitesi:
Arıların çiçeklerden nektar toplama döneminde arılar tarafından bala eklenen enzimlerden biridir. Ayrıca bal ısıl işlem gördüğünde diastaz enzimi inaktive olmaktadır. Bu nedenle yüksek diastaz aktivitesi hem balın tazeliğinin hem de hamlığının bir göstergesidir.
Sağlığınızı ballandırın!
Balın sağlığınız için ne kadar faydalı olduğunu biliyor musunuz ?
Balın anti-oksidan, anti-inflamatuar ve antimikrobiyal ve bağışıklık sistemi güçlendirici gibi insan sağlığını destekleyici faydaları saymakla bitmez. Yapılan araştırmalara göre doğal balın kalp hastalıklarını hafiflettiği, kan damarlarını genişlettiği, pıhtı oluşumunu azalttığı ve bunların her birinin kalp hastalıklarını azaltmada destekleyici etkileri olduğu tespit edilmiştir. Bir diğer yandan sporcuları desteklemek için çok önemli bir enerji kaynağı olduğu ve spor sonrası yorgunluk semptomlarını hafiflettiği tespit edilmiştir. Eski zamanlarda da sık sık kullanılan yaraların iyileşme hızını arttırma özelliği de son yıllarda tekrar dikkat çekmeye başlamıştır.
Kestane, sedir ve çam balının özellikle göğüs kanseri hücreleri üzerinde anti-kanser etkisi olduğuna dikkat çekilmiştir. Ayrıca çam balının enerji ve güç kaynağı olduğu, antioksidan bileşiklere çokça sahip olduğu ve bunun sindirim sistemini korumada yardımcı olduğunu, bağışıklık yükseltici ve kolestrol düşürücü etkisi olduğu gösterilmiştir. Bir diğer yandan demir eksikliği ve anemi
Yapılan diğer araştırmalarda balın sinir sistemini, kalp-damar sistemini, solunum sistemini ve sindirim sistemini korduğunu göstermiş ve yüksek antioksidan, antiviral, antikanser ve antimikrobiyal aktivitelerine dikkat çekilmiştir.
hive republic’in Muğla'nın merkezi ve turistik diğer yoğun bölgelerinden, asfalt yollardan ve baz istasyonlarından uzak oluşu, balımızın kendi doğasına özgü bir kaliteye ve tada sahip olduğu anlamına gelir. Balımız ham bal olduğu için kristalize olabilir.
Arılar çiçekleri nasıl baştan çıkartıyor?
Çiçeklerin arıları duyabildiğini biliyor muydunuz?
Son yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda, çiçeklerin arı vızıltısı sesini duyup bu sese cevap verdikleri tespit edilmiştir. Bu konuda ilk olan ve 2019 yılında Ecology Letters dergisinde yayınlanan çalışmaya göre, arı vızıltısı frekansını algılayan çiçeklerin 3 dakika içinde normale göre daha tatlı nektar ürettiği (yani salgıladıkları nektardaki şeker oranının arttığı) tespit edilmiştir. Aynı zamanda daha düşük veya yüksek frekanslı bir başka sese aynı tepkiyi vermedikleri gözlemlenmişve verilen tepkinin bitkilerin tozlaşma şanslarını artırmak için tozlayıcılara özel olarak evrimsel süreçte geliştirdikleri bir mekanizma olabileceği belirtilmiştir. Bitki-tozlayıcı ilişkisi üzerine birçok çalışma yapılmış olsa da, bitkilerin tozlayıcılar ile sesler üzerinden iletişim kuruyor olması çok yeni bir bilgidir. Bu nedenle bu çalışmalar keşfedilmeyi bekleyen çok gizemli bir dünyanın kapısını aralamıştır.
Arılar bizi çiçek sanıyor!
Arıların sizi tanıyabildiğini biliyor muydunuz?
Cambridge Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmanın sonucunda arıların, insan yüzlerini tanıyabildiği ve daha önce gördükleri yüzleri ayırt edebildikleri tespit edildi! Dyer ve arkadaşları, gerçekleştirdikleri bilimsel çalışmada, dört farklı kişinin fotoğrafını panoya yerleştirmiş ve arıları şekerli su çözeltisi ile ödüllendirerek belirli bir yüze doğru uçmaları öğretmişlerdir. Ödüllendirme sonrasında panodaki fotoğrafların yerleri değiştirilmiş ve arılar %90 oranında doğru yüzü seçmişlerdir.
Nature dergisinde yayınlanan bir diğer çalışmada ise insan yüzü dışında başka nesnelerin görselleri de eklenmiş ve arılar insan yüzlerinde olduğu gibi diğer nesnelerin görsellerini de doğru seçmişlerdir. Araştırmacılar bu tanıma mekanizmasının aslında insan yüzünü tanımak için değil, çiçekleri tanımak ve ayırt etmek için kullandıkları bir strateji olduğunu, bu yüzden arıların insan yüzlerini “ilginç görünümlü çiçekler” olarak tanımlıyor olabileceklerini de eklemişlerdir. Bal arılarının da dahil olduğu tüm arıların bir görsel işleme mekanizmasına sahip olduğu vurgulanarak bu mekanizmanın daha detaylı incelenerek otomatik yüz tanıma gibi sistemler geliştirilirken teknoloji alanında da kullanılabileceği belirtilmiştir.
100 milyon yıldır buradalar!
Arıların dünyada biz yokken de var olduğunu biliyor muydunuz?
Dünyanın birçok müzesinde arı fosilleri bulunmaktadır ve bu fosiller sergilenmektedir. Milyonlarca yıllık olan bu fosillerin büyük bir kısmı, ağaçların reçinesinin yıllar içinde dönüştüğü kehribarın (bir diğer adıyla amber) içinde hiç bozulmadan günümüze kadar korunmuştur. İğne ağaçlı yaprakların gövdesinde oluşan hasarlar nedeniyle ağacın salgıladığı reçine, yapışkan dokusu nedeniyle bazı hayvanları hapsedebilir. Science Dergisi’nde yayınlanan bir makaleye göre, Myanmar’da bulunan ve yaklaşık 100 milyon yıllık olduğu tespit edilen arı fosilinin şimdiye kadar bulunan en eski arı fosili olduğu tespit edilmiştir. Bu arı Melittosphex burmensis olarak adlandırılmıştır.
Arıca öğrenmeye ne dersin?
Arıların mükemmel dansçılar olduklarını biliyor muydunuz?
Arılar, izlediğinizde hayranlık yaratacak bir şekilde dans edebilirler ve dans etmelerinin bir amacı vardır: Kovanın dışındaki besin kaynaklarının veya uygun bir yuvanın konumunu diğer arılara tarif etmek! İnanılmaz değil mi? Bu dans sayesinde kovandaki diğer arılara kaynakların tam olarak ne kadar uzaklıkta ve hangi yönde olduğunu anlatabilirler.
İlk olarak Karl Ritter von Frisch tarafından Dans Eden Arılar kitabında bahsedilen arı dansı, polen ve nektar toplayarak kovana getiren işçi arıların, kovandaki diğer arılarla iletişim kurmak için sergiledikleri hareketleri tanımlar. Bu dans sayesinde arılar bir yandan iletişim kurarken, bir yandan da hem enerji hem de zaman tasarrufu yaparlar.
Yapılan araştırmalar sonucunda toplam İki çeşit arı dansı olduğu keşfedilmiştir: Çember dansı ve Kuyruk Sallama Dansı. Kaynağın daha yakın olduğu durumlarda çember dansını tercih eden arılar, saat yönünde veya saat yönünün tersi yönde çemberler çizerek çok yakında bir kaynak olduğunu anlatırlar. Kuyruk sallama dansını ise daha uzaktaki kaynakların konumunu anlatmak için tercih ederler ve bu dans ile hem kaynağın yönü (uçuş yönü ve açısı ile anlatılır) hem de uzaklığını (kuyruk sallama süresi ile anlatılır) daha net bir şekilde tarif ederler. Ayrıca bir saniyelik bir kuyruk sallamanın 750 metrelik bir mesafeyi tarif ettiği belirtilmiştir.